İngilizce’de ‘gut’ diye ifade edilen bağırsaklarımız, aslında birçok biliminsanına göre birinci beyin olarak tanımlanıyor. Biz de Türkçe’de ‘gut sesi’ ifadesini kullanıyoruz ama en çok aşina olduğumuz ‘iç ses’ tanımı. (Zaten ‘gut sesi’ ne tam Türkçe ne tam İngilizce…? )
İç sesimiz dediğimiz şey, karın bölgemizden yükselen o minicik mikropların dış ya da iç dünyamızdaki durumlar karşısında verdikleri titreşimsel tepkilerdir. O titreşimler beyine iletiliyor ve düşüncesi düşüyor aklımıza. ‘Hımm burada bir terslik var’ ya da heyecanlı olduğumuz durumlar karşısında normal dışı çalışmasından da anlayabiliriz. Normal dışı ne demek? Tuvalette daha çok ya da daha az zaman geçirmek demek. Sancılı anlar demek ya da midedeki kelebekler vs…
Trilyonlarca mikrobu barındıran şahane bedenlerimiz bize bir şey anlatmak istediklerinde o kadar güzel ifade ediyorlar ki. Kulak vermek yeterli. Belki duymuşsunuzdur: ‘Beden yalan söylemez, akıl oyun oynar.’ söylemini. Her zaman geçerli bir durum bu.
Bana sorarsanız sen dinliyor musun bu kadar kendini diye, evet derim. Hatta anneme sorsanız gına geldi kadına :D
Her şeyin bir anlamı, mesajı var diye diye daha çok araştırmaya giriyorum. Ee girdikçe de bir sürü bilgiye erişiyorum. Hala öğreneceğim çok şey var, ne güzel ki…
Şimdi bildiklerimi toparlayıp size aktarmak istiyorum.
Bedende ‘ağrı’ olarak tanımladığımız durumlar bedenin her neresindeyse bir anlamı var. Mesela bel dahil olmak üzere ayak parmaklarına kadar olan bölüm; kalça, diz, ayak bileği vs ilerlemek isteyip de ilerlemekten kaynaklanıyor. Ya da ağrı yok diyelim ama bir konuda çok kararsızsınız. Böyle durumlar içindeyken yapabileceğiniz neler var?
1.Ağrı gibi duyumsamalarda:
Bedenim bana ne anlatmak istiyorsun?
Sadece soruyu sorun ve bırakın evren karşınıza cevabı çıkarsın. Sürekli bu konuyu düşünmemeniz daha iyi olur enerji akışı için. Sorun ve cevapları izleyen zihinle hazır durun. Access Bars seansı alanlar daha iyi bilirler bu soru sorma eylemini. Sorular, kesin cümleler kurmaktan daha çok alan açar bize.
2.Kararsızlık durumlarında:
Düz bir zeminde ayakta durarak beden testi yapabilirsiniz. Ayaklarınız omuz genişliğinde açık olacak ve eller serbest duracak. Nefesiniz sakin durumda ve dilerseniz gözleriniz kapalı olabilir. O durum ner neyse kendinize soru olarak sorun.
Bu şeyi seçeyim mi seçmeyeyim mi?
Bedeniniz öne giderse bu ‘evet’ cevabıdır. Bedeniniz arkaya giderse bu ‘hayır’ cevabıdır.
Bu yapması kısa süren testlerin etkileri oldukça büyük. Bazı insanlara çok abartı geliyor veya ben çok planlı biriyim bunlar bana ters diyorlar. Zaten ben de onlar için yazmıyorum… :)
Bilgiyi almaya hazır insanların karşısına ihtiyaçları olan bilgiler tam da olması gereken zamanda çıkar. O yüzden hala okuyorsanız bunun da vardır bir anlamı.
Yazımın başında belirttiğim gibi mikroplarımız bize doğruyu söylüyorlar. Hiçbir test yapmak istemiyorsanız, en basiti, durumlar karşısında karın bölgenize getirin dikkatinizi.
Heyecan hissi varsa; durma yap neyi bekliyorsun?!
Bir sıkışıklık, yoğunlaşma ya da midede ekşime gibi hisler varsa; bebeğim dur orada! Bunları göre göre kendine zarar vermeye değer mi gerçekten?
Bunlar her konuda geçerli bakın. Birisiyle tanıştığınızda ilk duyumsadığınız hislerden karşınızdakinin size yalan söyleyip söylemediğine kadar…
Aklın oyunlarına gelmeyin, bedeninizi dinleyin. Akıl sizi ikna etmeye çalışır. ‘Değildir ya…’ deriz ya, heh işte o oyun. Aslında olan tam da ‘o’dur.
Ne ilişkiler bitti böyle, ne ağrılar son buldu sorular sorulunca… Ey gidi günler… :D
Bunları bilip yapmayı tercih etmezseniz de sizin seçiminiz tabiki…
Ben söyledim seçip seçmemek size kalmış.
Bir pazar günü daha biterken bedeninizin, ruhunuzun ve zihninizin bütünlük içinde olmasını diliyorum…
Işıldayın*
Comentários