Biz buraya hepimiz için geldik. Bir çember ya da kürede gezinen alelade canlılar değiliz. Çok büyük bir farkındalık halinden şimdiki halimize düştük. Evet düştük. Bildiklerimiz sandıklarımızdan daha fazla. Görmek sadece gözümüzün görevi değil. Görmek sadece dışına bakmak değil olayın, objenin, yerin… Görmeyi bile unuttuk… Ama bu bir sorun değil çünkü bu realiteden tekrar yükselmemiz için birbirimize sahibiz. Sadece insanlar olarak demiyorum etrafınızda gördüğünüz her canlıyla beraber ‘bir’iz.
Nefesle başlayıp nefesle bitiyor hayatımız. Bundan daha gerçek ne olabilir? Üzerinde oturduğunuz sandalye mi? Dedikodusunu yaptığınız kişi mi? Yolda bilmeden öylece yargıladığınız olay mı? Üzgünüm demeyeceğim, bunlar gerçek değil. Hepsi bir illüzyondan ibaret ve görürseniz bir merdiven basamağı daha yükselirsiniz.
‘Ya bu kız da ne saçmalıyor?!’ diyebilirsiniz, deyin olsun :) Merak etmiyorsanız buradan sonrasını okumayın zaten o ‘güzel’ zamanınızı harcamayın.
Herkesin kapasitesi anlayabildiği kadardır derler ama artık buna inanmamaya başladım. Daha fazlası hep vardı ve hep de olacak. Biz sadece unutmuş varlıklarız. Daha iyi bir yaşam sürmek için ihtiyacımız olan ‘şeyler’ yarattık insanlar olarak. Mesela iş. İşe girebilmek için üniversite. Üniversite için para da gerekiyor tabi. Kısır döngü içerisinde kavrulan nohutun leblebi olması gibiyiz. Üniversite bitti artık işe girme zamanı öyle değil mi? İş buldunuz, çalışıyorsunuz. Her gün pek de sevmediğiniz insanlara ‘buyrun efendim’ diyorsunuz. Neden? Kim sizden daha üstün olabilir siz izin vermedikçe? Aa ama ‘para’ kazanmak gerekiyor öyle değil mi? Sevmediğiniz işlerde çalışarak kazandığınız para size tatlı geliyor mu? Geliyorsa buradan sonrasını okumayın daha iyi :)
Artık bir işiniz var ve yaşamak için ev, işe gidip gelmek için araba şart oldu. Bu söylediklerim ortalama hayat sürenler için geçerli. Kaş’ta kendi bahçesinde sebze meyvesini yetiştirenler için değil, onlar benim canlarım iyi ki uyanmışsınız! Çocukken bunları söylediğimde ‘çocuksun sen bunları düşünme’ diyenler oluyordu. Kendileri düşünmekten filozof olmadılar halbuki… Maalesef ki etrafımızda her zaman enerjimizin yükseldiğini fark edip, bizi aşağı çekmeye çalışacak insanlar olacak. Çünkü evren diyor ki; emin misin ? Evrenin bize ulaşma enerjisi belki de bu. Mesela siz o basamakları çıkmaya başladınız ve hoop karşınıza eski bir tanıdığınız geliyor ve ‘saçma sapan’ işlerle uğraşmamanızı söylüyor. Bana çok sözlediler evet yaram var eğer şu an aklından bu geçiyorsa? Acıtıyor mu o yara, hayır. Düşük enerjili insanlar sayesinde istediklerimi elde etme düşüncesine daha çok sarılıyorum.
Dönelim konumuza; biz hepimiz için buradayız. Şimdilerde kadın gücü adına oooo yeaaaahhh!!! tarzı reklamlar çok gündemde değil mi? Neden kadınlar bu kadar başkaldırmaya başladılar hiç düşündünüz mü? Siz bunu bir düşünün ben kahve yapıp geliyorum. En azından ‘dişil enerji’ yaz arama motoruna bırak şimdi alışveriş sitelerini.
.
.
.
Bire bir konuşalım haydi. Daha iyisi varken azı ile yetinmek istiyor musun? Ben şahsım adına istemedim o yüzden çabalıyorum. Sana da söylemek istiyorum; dahası var!
Az konuşup çok dinle. Sessizlikten öğreneceğin şeyler gürültüden daha çok. Test et, korkma. Burada sana söyleyeceğim her şeyi deneyebilirsin, hiçbir sakıncası yok.
Sessizlikten çıkacak olan kargaşa olacak bazen. Korkacak bir şey yok. Meditasyon yapmak illa bağdaş kurup minder üzerinde ‘mükemmel’ pozisyonu bulmak değil. Popon o minderden biraz fazla kayınca enerjin tıkanmayacak. Bırak kuralları, mükemmeliyetçi düşünceleri… En kalabalık, gürültülü yerlerde bile sen kendine dönebilirsin. Nasıl yapacağım deme zaten biliyorsun. Nefes al ve ver… Evet sadece bu kadar.
Kolay şeylerin iyi geleceği fikri çok ters geliyor değil mi? Başlarda herkes bu şoku yaşıyor evet. Güzel şeyler yaşamak için illa çok çalışmış ya da çok kötü günler geçirmiş olmaya gerek yok. Çünkü öyle bir kuralla işlemiyor burası. Herkes, her zaman mutlu olabilir. ’Ama’ deyip kısarsın asıl enerjini, minderden kayan poponla değil. Kendine güven. Nefes al, ver. Şu an tek sahip olduğun şey bulunduğun an. Onun kıymetini bil. Ne geçmiş sana fayda sağlar ne de geleceğinden emin olmadığımız gelecek. Zaman bir illüzyon evet. Şu an ne yaparsan sana onun faydası var. Bir düşünsene ‘yarın nefes alırım ya şu an hiç halim yok’ diyebilir misin? Tabiki hayır! O zaman sana zincir listeyi sunayım:
-Şikayet edeceğine bulunduğun durumu, yerini değiştir.
-Daha iyi anlamak için daha sessiz ol.
-Sahip olduğun nefesi boşa harcama. Söyleyeceklerin birinin canını sıkacaksa söylememen en iyisi. Birbirimizi aynalıyoruz aslında o söylediklerin kendinde gördüğün eksikler…
-Detaylarda kaybolma, arada resme uzaktan bak.
-Acele etme, koşturmak seni oraya daha hızlı götürebilir ama senden çok şey de götürebilir…
-Daha çok sarıl sevdiklerine. Hatta bazen bir yabancıya bile sarılabilirsin…
-Akıl oyun oynar, beden yalan söylemez. Kalbinden ne geçiyorsa onu yap. Aklın seni caydırmak için her şeyi yapar ama dinlememek senin elinde.
-Kendine zaman ayır. Sadece kendin için dışarı çık mesela tek başına da kahve içebilirsin korkma kimse yemez seni :) Ya da odanda vakit geçir, telefonun ve bilgisayarın olmadan bir şeyler yap. Emin ol yapabilirsin…
-Kendine sarıl. Kardeşim bir keresinde omzunu öptüğünü söylemişti. ‘Canım kendim’ deyip kendi omzuna minik bir öpücük konduruyormuş. İlk duyduğumda ‘yok artık’ demiştim ama çok haklıymış… Bunu hissederek söylemek ve fiziksel olarak da yapmak modunu nasıl değiştirecek bir dene… Birileri tarafından sevilmeyi bekleme, önce sen kendini sev.
Hala okuyorsan teşekkür ederim. Yeterince meraklı ve kendine değer veren birisin demek…
Ben de sana değer veriyorum!
Hepimiz burada birbirimizi ‘iyileştirmek’ için varız…
Var olmaya devam et canım okuyucu…
:)
Comments