Bir saniye önceki senle "şu an"daki sen aynı değil. Her an değişim ve dönüşüm içerisindeyiz. Farkındalığımız yüksek olduğu sürece bunu daha rahat anlayabiliriz. Birçok insan düşük titreşimdeyken" daha dün böyle söylemiyordun" gibi yargılarda bulunabiliyorlar. Günlük hayattan örnek vermeyi seviyorum çünkü hepimizin yaşamış olduğu ortak birçok konu var. Önce bize tanıdık gelen durumları irdelemek en sevdiğim adım. Peki öyle diyen insanlara tepkimiz ne? Şahsım adına konuşayım, "evet böyle demiyordum çünkü dünkü Sinem ile bugünkü Sinem aynı değil" dedim bir süre. Ama baktım ki karşımdaki anca kendi algıladığı kadarıyla beni anlıyor ve kötü yine ben oluyorum. Sessiz kalmayı seçtim. Kendimi karşımdakine kabul ettirmektense durumu dönüştürüp kendim için en iyisi neyse onu seçtim. Bu bazen konuşmayı bırakıp yoluma devam etmek oldu bazen de o kişiyle konuşmayı kesmek oldu. Biz insanlar anlaşılmayı daha çok istiyoruz aslında sevilmekten. Bilemiyorum siz nasıl düşünüyorsunuz? Değişimimizi ve dönüşümümüzü anlayabilecek insanlarla yolda olmanın keyfi bambaşka. Zaten önceki yazımda da dediğim gibi asıl değişim olmazsa korkun. Sürekli aynı yerinde sayan insan kendini geliştirmiyordur ve kendine bile yararı olmayan birinin size nasıl olsun? Çıkar ilişkisi olarak bakmayın duruma. Burada karşılıklı öğrenim süreci içerisindeyiz. Kendini sevmeyen insan sizi sevemez. Kendine saygı duymayan insan size saygı duyamaz. Kendini geliştirmeyen insan size bir şey katamaz. Evet biraz kulağa katı yargılar geliyor bunlar belki ama tecrübelerimden çıkardığım dersler bunlar. Bir gün belki değişirler bilemiyorum :) Başka bir örnek vermek gerekirse daha çok durum ve modumuzla alakalı bir örnek veresim var. Bazen anlık bir olay, konuşma, karlılaşma veya anda kalamamanın verdiği huzursuzlukla geçmişe ya da geleceğe giderek kaygıya kapılabiliyoruz. Modumuzun değişmesi/düşmesi halinde nasıl tekrar yükseltiriz? Benim yardım aldığım şeyler şunlar; derin bir nefes alıp içten bir şekilde gülümsüyorum. Dişlerimi sıkıyorsam çene kaslarımı gevşetip kaşlarıma kadar tüm yüz kaslarımı rahat bırakıyorum. Nefesime odaklı şekilde bu gevşemenin tadını çıkarıyorum. Eğer yetmezse (bazen sinirlerim ciddi oranda bozulabiliyor) sevdiğim şarkıları dinliyorum. Müziğin titreşimi küçümsenemeyecek kadar etkilidir insan bedeninde ve her zaman ulaşabileceğiniz yakınlıkta, ses tellerinizde. Ya şarkı söylerim ya da dinlerim. Yogadan başka bedenimi rahatlatan şey ise dans etmek. Dediğim gibi bunlar benim yardım aldığım şeyler. Herkesinki farklı olabilir. Yeter ki uyanık olarak yapın onları :) Modunuz düştüyse bu sizin seçiminizdir unutmayın. Her zaman bir çıkış yoku vardır. Ne kadar düşerse düşsün toparlamak sizin tercihiniz. Durumu anında dönüştürüp, özünüze zarar vermekten vazgeçebilirsiniz. (Teşekkürler yoga zihni.) Saatlerce, günlerce, aylarca nemrut nemrut takılmak tamamen kişisel seçimdir. Evet hepimiz birilerinden ayrıldık, hepimizin kalbi kırıldı, hepimiz birini kaybettik. Ve hala buradayız. Ben bu satırları yazıyorum ve siz de okuyorsunuz. Demek ki hala nefes alıyoruz. Ve nefes varsa hayat vardır. Hayat varsa umut vardır. Umut illa acaip acı dolu anlarda sarılacağımız bir dal değil. Çok basit gündelik olaylar arasında da "akışa güveniyorum" deyip yola devam etme isteğinin kıvılcımıdır. O kıvılcım sizde her zaman var. Kimse siz izin vermediğiniz sürece de onu söndüremez. İçinizdeki gücün farkında olun. İyiye dönüşün, ışıldayın...
top of page
bottom of page
Comments