Yoga; tüm bildiklerinin çok da bilmekle alakalı olmadığını anladığın an başlar. Nasıl mı? Sanıldığının aksine, yoga sadece dışarıdan bakıldığında zor gibi görünen hareketlerin yapıldığı bir spor ya da benzeri değildir. Yoga, zaten sadece hareket yapmak da değildir. İçte başlar ve yolculuğun büyük bir kısmı içeridedir. Kendisi bundan binlerce yıl önce, MÖ 5000 yılında ortaya çıkmıştır. Yani şimdilerde, reklamlarda, dizilerde, filmlerde, Instagram’da ‘popüler kültür’ün kurbanı olmadan çok çoook önce vardı.
Anlattıkça anlatılır ama ne dinleyerek ne de okuyarak anlayabilirsin tam olarak ne olduğunu. Deneyimleyerek anlayabileceğin bir yolculuktur. İçe dönüş yolculuğu. Bunu çok duymuş olabilirsin bu ara. İçe dönüş… İç derken ne kastediliyor acaba? Benim bilmediğim ne olabilir ki diye düşünebilirsin, işte o egonun sana ket vurmasıdır. Bir şeye de meraklı yaklaş ve bilmediğini kabul et mesela… Hop yepyeni bir kapı açılacak karşında, merak nelere kadir bir gör.
Tamam, oturdum matıma, buradayım, nefes alıp veriyorum, tamam ee? Şimdi ne olacak? Böyle misin yoksa; hmm nefesin gücü adına, ne güzel de hafifletti… Gibi misin? Gerçi hiç yoga yaptın mı bilmiyorum, genel olarak her iki seçenek için de yazmak istiyorum. Düzenli yoga yapan biri ile hiç denememiş biri arasında çok fark olabilir, olmayabilir de. Kimin ne zaman, nasıl bir dönüşüm sergileyeceğini ön göremeyiz. Evet yoga dönüşüme katkı sağlıyor ama unutmayın ki herkesin yolculuğu kendisine has. O yüzden lütfen kendinize sabır ve sevgi gösterin. olması gerektiği zamanda, olması gerektiği gibi dönüşecek, değişeceksiniz.
Sayı olarak yaşım çok değil, 27. Bir şekilde bir sürü farklı insanla tanışma şansım oldu. Spor yapanı, yapmayanı, reiki master, alkolde master, ne ararsanız vardı yani… Çünkü ben de az değildim. Böyle söyleyince arkasından klasik bir bağımlı hikayesi beklemeyin çünkü yok. (Agresiflikle ilgili sorunlarım vardı, Solar Plexus biraz fazla alev aldı… Sonra yogayla dengelediğimi düşünüyorum :) ) Herhangi bir bağımlılığı olan birey başka bir yerde eksiklik çektiği için ona daha çok dayanmıştır, bu da kenara not olsun. Benimki daha çok yeni insanlar yeni enerjiler tanıyayımdı. Ben değiştikçe çevrem de değişti. Bazen, burada ne işim var?! deyip hata kodu verdiğim de oldu… Ne zaman ki yogaya başladım, kafamı psikoloji kitaplarından kaldırıp yoga öğretisiyle alakalı kitapları okumaya başladım, aha! anlarım artmaya başladı. İçe dönüş yolculuğum başlamıştı, farkındaydım. Ama bir şey söyleyeyim, bu iç var ya öyle ponçik pembeli, yollarına gül serilmiş bir yol olmuyor her zaman… Bataklık gibi hissettirdiği, incecik bir köprüde fırtınaya karşı direndiğim, Güneş ışığıyla beslendiğim anlar da oldu. Ben neymişim ya?! dedim ama bu öyle böbürlenmek amaçlı değil, bu zamana kadar kendime ve çevreme neler yaşatmışım böyle diye oturup sorguladığım. Yansıma Yasası, Aynalama Yasası, Çekim Yasası birbirine dolanmışken hangisi hangisine mensup anlamaya çalışırken, zaten bir baktım gitmesi gerekenler gitmiş, ben derslerimi almaya başlamışım… Bazen alamadığım da oldu tabi, hop döngülerle çıktılar karşıma tekrar tekrar…
Arada kendimden de örnek vermek istiyorum ki ya bu kız geçmiş klavye karşısına bıdı bıdı ne yazmış böyle diye düşünmeyin. Bugün bunları gülerek yazabilmek bir lütuf bana. Siz de iyi ki okuyorsunuz tabi :)
Devam… Sen iç içe dönmeye başladın mı? Dış dünya ile bağını ne kadar koparttın? Ya da hiç koparttın mı? Deli damgası yedin mi? Yahu boş iş bu kitaplar ne yapacaksın nirvanaya mı varacaksın, gibi tepkilerle karşılaştın mı? Eğer karşılaşmadıysan yeterince gözlerine batmamıştır yaptıkların, karşılaştıysan; hoşgeldin tatlım! Seni burada anlayacak olan bir sürü insan var!
En sevdiğim katkılarından biri de ‘bırakmak’ olan yoganın bana kattığı ya da hatırlattığı bu eylem sarsıcı etkilere sahip. Üzerine çok düşündüğün bir konu mu var? Bırak gitsin. Sana yararlı olmayan biri mi, bırak gitsin… Deminki gibi sana sürekli eleştiriyle yaklaşanlar mı var? bırak gitsinler… Herkesi memnun edemeyiz. Herkes önce kendinden memnun olsun. Biliyorumi bırakabilmek asıl mesele. Böyle söyleyince şak diye bırakılmıyor onu da bilmiyorum. Bunun için bazen ekstra çaba da sarf etmen gerekebiliyor. Meditasyonlar vb… Kendine izin verdiğin sürece, kendini sevdiğin sürece, bile isteye kendine kötülük yapmazsın herhalde? Denkleme aykırı bu çünkü. Hem kendimi seviyorum deyip hem de yararlı olmayan konular içinde bulunmak ne kadar mantıklı? Her zaman mantıklı olmak zorunda mıyız? Tabi ki hayır. Ama yogada öze saygı diye bir konu var ki, leziz… Bu bir kenarda dursun. Ne zamanki sıkışık hissettin, karar veremiyorsun, sor kalbine: Bu benim için faydalı mı? Cevap sana gelecek zaten. Baktın ki bırakman gereken bir konuymuş, sabırlı ol lütfen. Kendine gösterdiğin sabır ve sevginin hiçbir zaman kötü bir dönüşünü almazsın.
Tutunduğun şey sana ağırlık yapıyor. Tekrar soracağım; içe dönmeye başladın mı hiç? İçeride kural yok, akış var. Birçoğumuz çevresel etkilerle ve kendi kendimizce geliştirdiğimiz enteresan kalıplarla ‘ama’ ile başlayıp, o tutunduğu konuları ardı ardına sıralayıp, aslında hayatında kendi potansiyelini ne kadar tuttuğunu gösterir. Cümle uzun oldu, pardon. Ama=Sınırlamalar desem çok mu sert olur acaba? Bir de siz bakın bakalım. Hayatınızda ne kadar izin veriyorsunuz ve kaçından sonraki cümle ‘AMA’ ile başlıyor. Bu konuyu çok seviyorum, belki fark etmişsinizdir önceki yazılarımda da yazmıştım. En sık karşılaştığım konulardan da biri, o yüzden sürekli hatırlatıcı olmasının bir zararı yok :)
İçe dönmeye başladıysan, parti şahane olmayabilir. Mata at kuyruğu saçlarınla çıkıp Kakılmış gibi kalktın mı Savasana’dan? Tam olarak öyle anlar da mevcut işte bu yolculukta. Bir yerden sonra nasıl göründüğünün bir öneminin olmadığı, nasıl hissettiğinin ve hissettirdiğinin önemi olduğunu anladığında asıl tadı o zaman almaya başlıyorsun. Çok büyük cümleler olarak görme bunu, bazen ufacık detaylar bile yüzünü güldürmeye sebep olabilir. Zaten dışarıda da arama, ihtiyacın olan her şey içinde. Seni içeride karşılayacak olan kişi yine sensin, özün. Bugüne kadar hiç tanışmamış olabilirsin. Az biraz biliyor ama görmezden geldiğin de olmuş olabilir. Kendini ne zaman hazır hissedersen o zaman başla yolculuğuna. Dışarıdan birinin zoruyla olacak bir şey değil. Sen bir kere uyandın mı, bir daha uyku haline dönmek istemeyeceksin. Bir kapı açıldı ve önceki kapandı… İlerlemek varken neden geri dönmek isteyesin?
Bazen kendini ufak bahaneler üretirken bulabilirsin. Yeni bir adım atmamak için, mata çıkmamak için, farkında olmamak için… Anladın işte, biliyorsun ne zaman bunları yaptığını… Önemli olan hangisinin gerçekten bir bahane, hangisinin ihtiyacın olan mola olduğunu anlaman. Özün biliyor. Ona sor. Annene, arkadaşına, sevgiline sorma canım sen biliyorsun zaten sana en iyi neyin geleceğini…
Her sabah canın yoga yapmak istemeyebilir. Bazen matta akış almaktansa hocanla oturup bir sohbet etmek isteyebilirsin. Bazen zihnim buna izin veriyor bazense yok olmaz Sinem, hadi kaçma atla mata diyor. Vücudunu dinlemek en iyisi olabiliyor bu tip durumlarda çünkü zihin oyun oynar, beden yalan söylemez. Nefes alıp verdikçe açılan kaslarımızdan aldığımız duyumlar ihtiyacımız olan akışı bizi söylerler. Eğer gerçekten hiç halin yoksa, kaslarının da o sabah açılacağı yoksa, zorlama. İtmekle, çekmekle olacak bir şey değil bu. Belli bir disiplin içerisinde olman gerektiğini bil, ki bu öze saygıdan dolayı, sonrasını akışa bırak. Nasıl mı öze saygıdan dolayı? Kendin için iyi şeyler yapmaktan vazgeçmek istemediğin sürece öze saygın devam eder. Bazen yolumuzdan şaşabiliriz. O şaşmaların farkındaysak sorun yok. Özüne zarar vermediğin sürece, izin ver kendine. Zamanının geldiğini hissettiğinde zaten döneceksin içine.
Endişe etme, her şey senin iyiliğine oluyor…
Namaste :)
Comments